Geçtiğimiz hafta (08.07.2010) Kanal D'nin yeni dizisi "Kanıt"ı izledim. Oldum olası böyle konulara ilgi duymuşumdur. Ama bizzat kriminoloji ile ilgili araştırma yapmamıştım. Hatta bu yüzdendir belki, polisiye romanları da hiç sevmezdim. Seri katillerin hayatlarıydı şimdiye kadar en fazla ilgimi çeken.
Yalnız diziyi izlediğimden beri nasıl bir heyecanla araştırdığımı anlatamam. Hatta ileri gidip nasıl kriminolog olunur, Kriminalist ve Kriminolog arasındaki fark (Kriminalist de kriminolog da suçla ilgili çalışır. Buna ek olarak, kriminalistin ilk sırada suçun aydınlatılmasıyla meşgul olmasına karşın, kriminologları her şeyden önce suçlu davranışın nedenleri ilgilendirir; bu yüzden, suçun olmasını açıklamayı dener.) gibi konuları bile araştırdım :)) ilginç ve gerçekten bir anlığına da olsa heyecan duydum :)
Tamamen pratik zeka bir kere bu iş. Mesela bölümün bir yerinde, katili bulabilmek için delil olarak bulunan ayakkabının altına bulaşan çamur parçaları ile olay yerinin toprak analizini yaptılar! Evet o ayakkabının sahibi o mahaldeymiş dediler sonra da! Mesela olay mahalinde delil olarak bulunan bir battaniyeye kriminologlar "Nasıl olsa DNA'lar tutuyor, maktulün ve karısının DNA'sı bulundu" diye, özel mor ışık yayarak her türlü izi bulabilen ışıkla taramamışlardı battaniyeyi. Taradıklarında ne mi buldular... Başka bir adamın sperm örneği!! "Deliller hep doğruyu söyler. Deliller unutmaz, şaşırmaz, caymaz, korkmaz… Bu nedenle deliller, “Ben yaptım” ya da “O yaptı, gördüm” itiraflarından çok daha değerlidir...." cümleleri de etkileyiciydi tabii. Gözümü kırpmadan izledim resmen "Kanıt"ın ilk bölümünü ve yeni bölümü de heyecanla bekliyorum.
Şimdiki hedefim en kısa zamanda yazar, kriminalist ve İÜ Adli Tıp Enstitüsü Başkanı Prof.Dr.Sevil Atasoy'un kitaplarını okumak...
Bazen bir anlığına da olsa keyif alabileceği ve heyecan duyabileceği küçük şeyler bulmalı insan değil mi...?
0 yorum
Konuyla ilgili düşüncelerin ve yorumun benim için önemli.